DÜNDEN BUGÜNE  YILMAZ’IN KALEMİNDEN…..

                   

Bir şiir ancak bu kadar güzel  yakışır bir insana,  adı Yılmaz  soyadı Akpınar’a 

 

Bu güzide şehrin yaşam sürecinde;

ihanetleri, yolsuzlukları, düzenbazları, aşkları,

sevdaları, mutlulukları, hayalleri  anlattı.

Hüzün dolardı kalbine,

kalbiyse kağıda kaleme dökerdi içini

bir  köşe yazısı çıkardı o günün yaşantısından.

Saatlerini verdiği bir çocuk kadar güzel, saf, sade.

İşte bu yazılar böyle doğuyordu gün ışığına.

Böyle tükeniyordu gün batımı yıllanmış yapraklar arasına

Bir şiir bu kadar güzel yakışır;

                              Adı Yılmaz  soyadı Akpınar’a 

 

ÖNSÖZ

 

Düşünce goncadır; dil tomurcuk. Eylem ise bunların arkasındaki meyve. Yerel gazetelerin gün ışığıyla başlayıp,   güneş  batımında son bulan kısa ömürleri içinde gelip geçici  gidiveren, köşe yazılara bir süre sonra unutulmaya başlıyordu. Hele ikinci üçüncü sayfada çıkıyorsa bu yazılar  kimileri sadece bu yazıları bakıp göz gezdiriyordu. Kimileri okumuyordu bile. Oysa ki  saatler süren beyin fırtınasında o yazılar gün bitiminde,  bir sonraki günün köşe yazısına bırakıyordu yerini. 

 

Kitabın sonsuzluğuna  tutunup yarınlara kalmalı diyorum bu güzel köşe  yazıları.  Yazdığı yazılar zaman aşındırmasına direne bilecek güçte olduğunu, bir gün içinde eskimeyeceğini, bir  yıl sonra da beş yıl sonrada  okunur belleğinde ebedi bir tat bıraka bileceğini unutulan değil de konuşulan bir dille, işte bu kitap size bunu test etme şansı sunduğunu arzu ediyorum.

 

Bazen fırtınalardan sonra, bazen hazan yağmurlarından sonra bazen sevinç kimi zamanda hüzünle doğan işte bu köşe yazıları .

 

 Yazıldığı gün içinde geçerli olan yazıların, o koşullardan soyutlanıp bir kitaba aktarması sudan çıkmış balık gibi soluk kalacağını düşünüyordum.

Ama derler ya  “ büyük lokma yeme, ama büyük konuşma”  zamanla anladım yanlışımı   

 

İşte bu kızdığım türden kitaplardan biriyle bende karşınızdayım.  Ama kitap bittikten sonra bana hak vereceğinize inanıyorum bu güzelim yazıların yıllanmış gazetelerde kaybolmasına gönlüm razı gelmedi.   

Köşe yazıları: aslan gibi cesur, tavşan gibi sessiz, yılan gibi çekici ok gibi delici, baston gibi doğru terazi gibi eşit  tartmalıdır.  Örnekler mi ? Birazdan göreceksiniz…

 

        Dağ ne kadar yüksel olursa olsun, yol onun üzerinden geçer.  Sen dağ olmaya heveslenme, asla gururlanma, yol ol ki; herkes senin sayende yol bulurken, sen dağların bile üzerine geçersin.  İşte öyle bir insandır, Yılmaz  Akpınar.  Dünden bugüne… Bu güzel köşe yazılarını derleyip toparlayıp sizlerle paylaşmak istedim.

 

 

Bu kitap bizden sonraki gelen yazar ve basın dünyasına bir nebzede ışık tutmak için hazırladım….